ATAÇ

IMG-20150305-WA0000

Sen pek miniktin… Bir gün annemle birlikte yürürken açık yeşil bir ataç bulmuşsun yolda – plastik, hani o üçgen şeklinde olanlardan ve bana vermek üzere alıp eve getirmişsin.

Ben okuldan gelince bir heyecanla uzattın bana.

Ben de o dönemde gayet gergin ve bunalımlıyım.

Evde birşeylerin iyi gitmediğinin farkındayım ama bunu evdekilerden değil, okuldaki acımasız “arkadaş”larımdan duyuyorum her gün…

Neyse, sen uzatınca atacı – “Ne ki bu, niye veriyorsun ki bana, n’apcam ki bunu?” gibi birşeyler saçmalıyor ve üstelik almıyorum da onu senden!

Bunalım bir milyon – trip bir milyon kare!

O esnada Işıl geliyor içeri; sen bir de onda deniyorsun şansını ve ona uzatıyorsun gizli hazineni…

Işıl, ona bir elmas yüzük vermişsin gibi büyük bir sevinçle kabul ediyor atacı, teşekkür ediyor sana, hediyeni övüyor ve kucaklıyor seni sımsıkı…

Tam o anda bana “Bu insansa sen nesin?” der gibi bakıyor ve ağlamaya başlıyorsun…

Kömür karası boncuk gözlerinden yaşlar sicim gibi iniyor…

Ölmek istiyorum o an…

…ve halen her aklıma geldiğinde.

05.03.2015

Yorum bırakın